29 Kasım 2013 Cuma

Smiths is Dead




Smiths is Dead bir “tribute” albümü. –Tribute’ un türkçesi saygı sunma olmalı. – The Smiths’ in “Queen is Dead” albümünün 10.yıl dönümünde, 1996’ da çıkmıştı. Elbette her zaman en iyisi orjinalidir ancak yine de bunda dikkat çekici yorumlar var. Benim kişisel favorim Billy Bragg: “Never Had No One Ever” ı ağlarcasına, iç parçalarcasına yorumlamıştır ki parçaya güç kattığı aşikardır. High Llamas ve Supergrass kendi tarzlarına yakışan isabetli parçaları seçmişler. Placebo’ nun henüz yeni tanınırken yaptığı “Slakerbitch” ya da “Brick Shithouse” tarzı sert bir tınıyla yorumladığı “Bigmouth Strikes Again” beni ve o dönemdeki arkadaş çevremi derinden etkilemişti ki, cuma akşamları, ortama akma öncesi siyah torbalı adamların getirdikleri biralar yuvarlanırken, yüksek sesle, bodrum kattaki evde dinlenen parça listesine ilave oluvermişti birden. Ardından gidilen mekanda canlı olarak bu parçayı aynı Placebo gibi çalan Neverland cümlemizi çoşturururdu. Ve biz hep bir ağızdan avazımız çıktığı kadar “İnsanlık içindeki yerimi almaya hiç de hakkım yok” diye içimizi boşaltarak, mutlu mesut evimize dönerdik.

Bu “saygı sunma” albümünde dikkat çekici bir diğer yorum da Divine Comedy’ ye aittir. The Smiths’ i çok ya da az da olsa tanıyıp seven pek çoğunun favorisidir “There is a Light That Never Goes Out”. “Senin yanında ölmek: O zevk ve ayrıcalık bana ait” derken arka fonda çalan ritmik pop melodisinden ve bu birlikteliğin on yıl önce yaratmış olduğu ironiden yoksundur; ancak ironiden hoşlanmayanlar, bunalımın kenarlarında gezenler Divine Comedy’ nin ağır ve üzücü yorumunu pek de beğenmişlerdir. Burada olmasaydı keşke, diyebileceğim grup Therapy?’ dir maalesef. Andy Cairns’ in The Smiths’ i benim kadar sevdiğini düşünmeme neden olmuştur onların Smiths yorumlamaları. Bir yıl sonra Ankara’ daki Therapy? Konserinde A.Cairns’ in üzerinde “Last Of the English Roses” yazan, bugün artık çoktan emekliye ayrılmış tişörtüme yaptığı saygısızlık oldukça canımı sıkmıştı. Benimle özdeşleşmiş olan tişörtümü sahneden geri alabilmek için verdiğim çaba da cabası.

Beğeneceğinizi umuyor, dinlemeyenlerin hatanın neresinden dönsek kardır diyerek orijinal “Queen is Dead” i edinmelerini şiddetle tavsiye ediyorum.

20 Kasım 2013 Çarşamba

Fear Fun - Father John Misty


Değişen dijital hayata, herkes bir yerinden tutunmaya çalışıyor. Bazıları için takıntıya dönüşürken, kimileri sosyal medya yabancı kalmayı tercih ediyor. Başında saatler kaybetmeyecekseniz ve amacınıza yönelik kullanacaksanız sizi oldukça güncel tutacak kanallar bulmanız mümkün. Ben de birkaç ay önce takıntım haline genel Father John Misty' yi ilk kez Lana Del Rey' in attığı bir twit sayesinde tanımıştım. Gerçi şimdi Lana Del Rey biraz uzağımda kaldı ama bana twitter aracılığıyla güzel bir tavsiye bulundu doğrusu.

Father John Misty daha çok Fleet Foxes' in eski davulcusu olarak bilinen J Tillman' ın sahne adı. Halbuki kendisi önceden 7 albüm yapmış bir müzisyen. Önceki albümlerindeki çizgisinden sıkılmış olmalı ki, sahne adını dahi değiştirmek istemiş. Ancak ben sizinle önce yapmış olduğu müzikten bağımsız bir albüm yorumu paylaşmak istiyorum. Genellikle albüm yorumlarında müzisyenin önceki albümlerinden bahseden, onlara göre farklılıklara yoğunlaşan ifadeler dikkatimi çekti. Benim yazılarımda bunun olmasını istemedim. Geçmişi orada bırakıp bugünkü duygu ve beğenilerimden faydalanacağım.

Öncelikle Fear Fun oldukça ağır bir prodüksiyondan geçmiş bir albüm. Geri vokal kullanımı oldukça fazla, neredeyse gospel boyutunda "aaaah" ve "uuuuh" lar mevcut.  Onlardan fırsat buldukça da elektronik bir altyapı davulların sessizlikte patlamasına izin vermemiş. Vokaller de özellikle  nakaratlarda bir ekolanıyor bir  çoğalıyor ki sormayın gitsin. Ritm grubunun altyapının arkasında kalmasından ötürü albüm genel anlamda gürültülü ve sadelikten uzak bir yapıya bürünmüş. Bu genel problem sizi rahatsız etmezse albüm dilinize takılacak, eğlendirecek, hüzünlendirecek pek çok besteyle dolu ve sizi uyarayım ki bağımlılık yapabiliyor.

Tillman' ın ilk müzikal denemesi olmadığından, kendisi bu kadar iyi besteyi nereden buldu bilemiyorum ama bu üretkenliğini sürdürmesini gönülden dilerim. Fear Fun ayrıca müzikal bir çeşitlilik de barındırıyor. Albümdeki parçaları 3 farklı kategoride değerlendirebiliriz. Albümün geneline bahsettiğim altyapı ile örülmüş melankolik şarkılar hakim. "O I Long to Feel Your Arms Around Me" de özlem ve yalnızlık duygularını pek de gizlemiyor. Gitarlı outrosu ile dikkat çeken "This is Sally Hatchet" ise uyuşturucu nedeniyle duyarsızlaşmış bir kızın ümitsiz bir betimlemesi. Albümde dikkat çeken ikinci tarz, ritmik akustik gitarlarla eğlenceli blues tarzı. Bu stili özellikle albümde melankolik ve üzgün havayı dengelemek için kullanmış. " Tee Pees 1-12" güzel bir örnek. Ancak Tillman bu tarzda pek orijinal olmayı başaramamış. Parçalar zaman zaman ilk dönem The Beatles ya da Sweetheart of Rodeo dönemindeki The Byrds ' i andırıyor.

Albümün bence en başarılı olan ve pek çok kişide takıntı haline getiren son tarzı ise - Her ne kadar kendisi kasıtlı olarak uzaklaşmak istese de - akustik balladlar. Özellikle albümün kapanışındaki "Every man Needs A Companion" İsa ve havarilerini andığı, hepimizin bizleri teselli edecek bir dosta ihtiyacımız olduğunu anlatan, nadide bir eser. İlk şarkı "Funtimes in babylon" ise şu dünyadaki kısa ömrümüzde fırsat varken, varsın uçuk olsun, istediğimizi yaşayabilelim mesajı veriyor ki, bu özgürlük duygusuna sahip çıkmamak elde değil. Yüksen tondan söylenen nakaratıyla albümün hit parçası "Nancy, From Now On" da, sembollerin sarmaladığı standarda indirgenmiş mantık hayatı yerine, vücudun basit ihtiyaçlarının hakim olduğu eski hayata kaçış özlemi anlatılıyor.

Dilimize takılan sıradışı sözleriyle, Fear Fun özel bir albüm olarak kaydediyorum. Yeni sahne adıyla Father John Misty' nin yeni kayıtlarını merakla bekliyor olacağım.