16 Aralık 2007 Pazar

You’re my best friend - Queen

You’re my best friend
Queen

Queen denildiğinde akla Freddie Mercury gelir. Ama benim için onların müziği, birbirinden çok farklı müzik anlayışları olan dört adamın yarattığı akıl almaz sinerjinin ürünüdür. Şarkıları ayrı ayrı besteleyip, kendi bestelerinin albüm kayıtlarında, pek çok enstrümanları şahsen çalarlar. Grubun sessiz üyesi John Deacon’ ın besteleri ayrı bir tınıya sahiptir. “Who needs you”, “Spread your wings”, “I want to break free” hayatımın en sıkıntılı anlarında bana eşlik edip moralimi yükselten, bunalımlı dakikalarda beni uçuran ana temalar olmuştur. Aslında benim bahsetmek istediğim ise böyle birşey değil. Melodinin kulaklarımızda yankılandığı, her notanın içimizde bir teli oynattığı, şarkının içindeki küçük bir kısmının bizi anlattığını düşünüp sürekli dilimize takdığımız güzelliklerden biridir “You’re my best friend”.

Sonradan oturup düşündüğümde şarkının basitliği direk hedefi vurmasının sebebiydi. Ne demişti Dr.Lecter: Gerçeğin içindeki özü ara Clerence, basitlik. Ancak yine de bazı süslemelerden kaçınmamıştı babalar. Dipten ve derinden gelen o güzel bir bas melodilerini yalnızca dikkatli dinleyiler fark edilebilir. Beatles tarzı elektronik piano çok standart olsa da Queen için oldukça sıra dışı bir tını. Üstüne o eşsiz geri vokallerle birleşince hoş bir sentez ortaya çıkmış.

“ooo, you make me live” diye başlar şarkının ilerleyen kısımlarında “and i love the things that you do” kısmı geçtiğinde yani bu kadar mı basit dedirtir. Deacon’ ın bu şarkıyı eşi için yazdığını öğrenmek beni hiç şaşırtmamıştı. Yıllanmış hayat arkadaşınıza bu şarkının sözlerini okuduğunuzda ağlatma etkisi bizzat testlerle kanıtlanmıştır. Eşinize seni seviyorum diyorsunuz ve sizi anlamıyor mu? Öyleyse bu şarkının sözleri okunabilir. Sonuç vermiyorsa onu cidden kırmışsınız demektir ki, acil “Sorry Seems to be the Hardest Word” müdahalesini öneririm. Sizi dinlemediğini hissettiyseniz mutlaka “Have I Told You Lately” denenmelidir. Arka planda çalmak üzere bir de Rod Steward yorumunu da buldunuz mu tamam, ardından çalacak “Your Song” mutlaka ortamı yumuşatacaktır. Hayatımda bir ilişkide ne zaman kararsızlık ortamı oluşsa yine Elton John’ dan “Come down in time” ı mırıldanırken buldum kendimi. Öyle kararsız kasvetli bir Pazar günü Sting tarafından yorumlanan halini 20 kez dinlediğimi hatırlıyorum.

Bütün bu örnekler kız tavlama durumlarında geçersiz olacaktır. Doktorumuz Martin L.Gore bize bir doz “Somebody” enjekte eder. Ambians da buna uygunsa taş olsa erir diyebilirim. Durum umutsuz vaka gibi görünüyorsa, ya da dişi şahsiyet çetin ceviz ise bay aşıklar “Nothing Compares 2 U” ve “Ain’ t no Sunshine” denemelidir. Bunların hiç biri olmuyorsa hatun kişinin müzik kültüründen şüpheye düşülür ve direkt olay mahalli terk edilir. Yok ille de bu kız ise, Richard Marx “Hazard” ya da “Delicate” gibi romantik pop denenebilir. Ancak belirtmekte sakınca duymuyorum ki hedef mevzuu olan kişi 80 lerde doğmuş ise (80 lerde çocuk 90 larda genç olamadığından) büyük ihtimalle müzik onun ruhunu etkilemez. Vazgeçilip evde somurtulur, 2000 li yılların aşk acısı en çok bir gün süreceğinden bu durumun üstesinden kolayca geleceksiniz merak etmeyin.

Başımızın belada olduğu diğer bir dönem de arkadaşlığın aşka dönüşmesi sürecidir. Bu durumda iyi bir arkadaşınızı kaybedip kötü bir sevgili edinme riskiyke karşı karşıyasınızdır. Taraflardan biri bu riski almaz ve “arkadaş kalalım” dediği noktada diğerinin problemi başlar. Olmaz olası bir ikileme sürüklenir, her gittiği yerde onu görür ya da onu görmemek için bazı yerlere gitmez. Üstesinden gelmek için akşam üstleri arkadaşlarına dert yanarak sokaklarda içer, Jack London romanları okur, bütün rock barları sıradan ziyaret eder, kulaklığı takıp Pixies dinler; yine de sinirini atamaz oturup tekrar tekrar videosunda Scorpio Rising ve Bir Endülüs Köpeği filmlerini izler. Bu gerilimli süreç arkadaşların başka birer sevgili edinmesiyle bitmiştir genellikle.-Başka türlü biteni varsa da ben bilmiyorum.- “My Beautiful Friend” arkadaşlık-aşk ikilemi üzerine yazılmıştır. Neden bu kadar sevdiğimi çok sonraları farketmiştim. Umutsuzca karşı tarafı ikna etmek istemiştir, devam etmek imkansız gibi dururken küreklere asılma çığlığıdır bir bakıma.

İsminde ingilizce arkadaş anlamına gelen “friend” kelimesi geçmemesine rağmen ne The Charlatans ne de Queen arkadaşlıktan bahsetmiyor. Zaten popüler müzikte çoğu şarkı sevgili için yazılmamış mı? Variller üzerine çıkıp çevreci mesajlar verme gayretinde olan U2’ nun bile en sevilen şarkısı “With or Without You” dur, “Silver and Gold” a fazla talep yoktur örneğin. Arkadaşlığı kim andı ki zaten? En iyi arkadaşım evleniyor filminde o gözyaşları kimin için döküldü? Marlyn’ e göre bir kızın en iyi arkadaşı elmaslardı. Bir tek DM “Never Let me Down Again” ile konuya el atmıştır. Şarkıdaki arkadaşın kim ya da ne olduğuna dair tartışmalar süredursun; basitce düşündüğünüzde sizin içinizi ısıtacak, en iyi arkadaşınızla geçirdiğiniz iyi ve kötü günleri hatırlatacaktır.

Hayatımızın her döneminde hep arkadaşlarımızı yanımızda istememize rağmen en sonunda bir bir tanesiyle diz dize kalıyoruz. Çocuk sahibi olsak da, onlar misafir bir 20 sene kadar. Sonunda o tek arkadaşınız yanınızda. Eğer şanslıysak o kişi sizin ruh ikizinizdir, hayat denen sürünme ve sürüklenme süresinin bir nebze mutlu geçmesini ona borçlusunuzdur. Yıllar önce bir kız arkadaşım bana üzerinde “my best friend” yazan gümüş bir kolyenin yarısını vermek istemişti. Sevgili olmayı arkadaşlığın üzerinde gördüğümden kabul etmemiştim. Bu düşüncenin ne kadar yanlış olduğunu şimdi anlıyorum. En doğrusu en iyi arkadaşınla birlikte olmakmış. Eğer olamıyorsan birlikte olduğunla arkadaş olmak gerekiyor. Sonuçta onun sizin en iyi arkadaşınız olduğunu hatırlatın; bir kez olsun “You’re my best friend” i okuyun ona.

Bülent Tekin
Aralık 2007

Hiç yorum yok: