16 Kasım 2012 Cuma

What Else Is New - Dinosaur Jr.

Bu sefer "yeni" kavramı üzerine biraz kafa yordum. Devrim yapmak için dibe vurmak gerekir belki, ancak o zaman uyanılır masum uykudan ve harekete geçilir. Ancak şeraiti değiştirecek ufak yenilikler için ahvale bakmaya gerek yoktur. Haydi bir yenilik yapalım deyip ve de bazı şeyleri farklı yapıp monotonluktan kurtulabiliriz. Üç yazı önce yeniden blog yazmaya karar verip mini formata geçtiğimi ilan etmiştim. "Dur bir dakika, yeni olan sadece bu mu?" diye düşünmekten kendimi alamadım. Aradan 3 yıl geçmiş, yazıların kısa olması iyi de, biraz daha yenilir yutulur cinsten olsa hani fena olmaz değil mi? Öyle birileri anlamasın diye yazmaya gerek yok. Demek ki hem "mini" hem de "light" bir blog oluyoruz ey gençlik. Kimsenin şikayeti yoksa olsun bakalım.

İnandırıcı gelmedi değil mi? Şimdi bakıyoruz yenilik anlamında ne var ne yok:

1. Şarkılar yeni değil. Olmasın varsın. Zaten olayımız da bu değil mi? Temel fikrimiz, yola çıkış noktamız bu. İtiraf etmeliyim, bu konuda hala ikna olamıyorum. Müziğin deli gibi güzel yapıldığı bazı dönemler oldu, beni kendi içine çekip sarmalayanı 1991-95 arasında çıkan ve yeşeren alternatif müzik dönemidir. Son 10-15 yılda bazı güzel gruplar çıktı; geldiler, geçtiler, yollarına devam ediyorlar ama o kadar. Devrim yaratacak, hadi onu bıraktım, nesilleri derinden etkileyecek birşey gelmedi son dönemde. Geçenlerde bir arkadaşım trip hop'tan bahsetti. Trip hop diye bir karın ağrısı, kriz olduysa da beni teğet geçti kusura bakmayın. Tek bildiğim 3-4 parça, bende bir kültür oluşturmadı ne yazık ki? Müzik altmışların sonunda (beat, hippi, protest rock vs kültürel akımları), yetmişlerin sonunda (punk ve post-punk, new wave) ve de doksanların başında (indie, grunge) köklü değişimler geçirmiştir kanımca. O dönemlerin etkileyici grupları hem kalıcı olmuş hem de kendi ve kendilerini dönemlerinin pop kültüründe iz bırakmışlardır. Neyse, müzik tarihi değil olayımız. Ben çok şanslıydım ki, 1991 yılında ciddi olarak müzik dinlemeye karar vermiştim. Herkes G'N'R dinlerken; ben Pearl Jam, Sonic Youth' dan bahsedince uçuk adam yaftası yiyordum. Olsun, millet uyuyadursun, ben farkındaydım ki bu yeni dönemin gruplarının çoğu da önceki iz bırakan dönemlerden etkilenmişlerdi.

Doksanlardan bu yana devrimsel müzik ortamının oluşmamasının ana nedeni kanımca, son on yılın popüler ve politik ortamının, gençlerde yarattığı yozlaştırma ve yüzeyselleşmedir. Başka bir şey değil. Oysa bugün herşeyimiz var değil mi? Ama genellikle geyik yapıyoruz, pek önemsemiyoruz kimin ne dediğini ve de olup biteni. Yeni grupların çoğu da aslında hiçbirşeyden bahsetmiyor, ne sosyaller ne de kişisel. İşte bu yüzden sevgili dostlarım, yeni albümler arada gönül telimizi titretecektir ama başlıklarımız eski olmaya devam edecek. Ta ki yeni bir "Altın Çağ" gelinceye kadar.

2. Şiirsellik meselesi,şaire gönderme yapmalar vs. Bazı yazılarımı tekrar okurken oluşturduğum kafiye ve ritmden zevk almışımdır. Bu kişisel tatmin için gerekli olsa da fazla abartmamak gerek.Evet eski modayım ve öyle olmayı da sevdiğim zamanlar olmuştur günümüzün rezil, tekdüze, kültürsüzlük ortamına karşı. Ama arkadaşlar, bu ama büyük bir ama, herkese uymak yerine herkesin sana uymasını istiyorsan, o zaman gerçekten iddialı bir devrimci olmalısın. Örneğin gerçekçi olup imkansızı istemelisin. Eğer öyle değilsen, o zaman dur, millet 140 karaktere indirmişken muabbeti sen dinazor olup çıkarsın. Tamam zaten bir sürü baba dinazor varken onu da sana bırakmazlar, sen de dinazorcuk olarak idare edersin.

3. Vurgulu, etkileyici son cümleler. Akılda kalıcı olmak, ve de yukarda bahsettiğim yazdığım yazıdan keyif almak için vurucu bir sona ihtiyaç duyarım. Nasıl bir sinema filmi etkileyici sonu olmadan hayal kırıklığı yaratıyorsa, kısa ya da uzun olsun, öylesine bitiveren bir yazı damakta nahoş bit tat bırakır, küllük yalamaya benzer. Kısa yazarım, o kadar da değil ama, hayal kırıklığına da uğratmam, ağzınızda kötü tat bırakmam sevgili okur. Bono' yu sevmem hem de hiç. Onun tapılan şarkısı "One" da dediği gibi kimse kimseyi taşımak zorunda falan da değildir. Beğenmeyen çeker gider, beğenilmeyen da unutulmaya mahkumdur.

4. Melankoli, duygusal yoğunluk olguları vs.vs. Müzik sevmek yalnız insanların işidir. İtilip kakılan, odasından çıkmayan, karanlıkta sevişen insancıkların terapisidir pop müzik. Öyle olmasaydınız, ne işiniz vardı müzikal muhabbetlerin içinde, kültürel olarak boş olan ve herşeyi poz için yapan insanlar genellikle daha mutludur. Laylardır öylelerinin hayatı. Onlara özensem de onlardan biri olamam. Ne yapayım, yaratılış. Hayatımızda melankoliyi bir küçük bir ara sıcak olarak tutabiliyorsak, ana yemek değilse yani, gidebilir üstelik ana yemek öncesi iştah da açar. Anladınız siz onu, ne yapıyoruz? Tadında bırakıyoruz.

5. Anılar, anılar...Beni bu akşam ağlattılar, değil! İyisi de var, aklıma gelip sabaha kadar uyutmayanı da var. Her günüme, bugün güzel bir anı olarak yıllarca hatırlayabileceğim ne yaptım, ne oldu diye bakarım. Bugün işte katıldığım sıkıcı toplantıyı, arkadaşlarımla biraları tokuştururken anlatamam değil mi? Ama şu anda yazdığım, yazmaktan zevk alıp, uykum geldiği halde bırakamadığım bu yazıdan bahsedebilirim. Geçmiştekileri de hatırlamak güzel, zihni zinde tutuyor. Biraz da yeni hayatımızdan birşeyler katalım, kayıtlara geçelim. Alın size yenilik.


Dinosaur Jr. da son beş yıldır yeniden albümler yapmaya başladı. Müziklerinde eski yılların tadını aynen alabiliyorsunuz. Sanki dondurucudan çıkarılmış gibiler. Saçların beyazlaması dışında farklılık yok sanki J Mascis abimizde. Kendilerini 1993' te çıkan, dinledikçe alışkanlık yapan, nispeten kolay algılanabilen Where You Been albümü ile tanımıştım. Avant-garde punk tarzları, sonu gelmeyecekmiş gibi gelen melodik soloları, mızmızlanırmış gibi vokalleri ile hastası olmuştum. Hayatımızdaki takıntıları sorguladıkları "What else is new" doğrudan uzatılmış bir gitar solo ile başlar, yavaştan bir rock baladına dönüşür, ritm şaşırtıcı şekilde değişir ve de "Tam doksanlar işte" diyebileceğimiz uzun, melankolik bir outro ile sona erer. 20 yıldır aynı zevkle dinleyebiliyorsam Dinosaur Jr. hakikaten efsane olarak tanımlanabilir bence. Siz de pek bir değişiklik yok gibi bir hisse kapıldınız değil mi? O zaman yerinde görelim mi? 2013' te onları bir konserde yakalayabilirim umarım. Ses ve görüntü bulutundan alıp onları; taştan, kemikten, etten, tozdan ve dumandan olma kendi dünyamıza indirebilirim. Hem yeni hem de canlı olur böylece.

Hiç yorum yok: