İş arkadaşlarının eşleri grup olup sürekli bir araya gelirlerse ne olur? İş arkadaşlarından daha iyi arkadaş olacakları, birbirleri ile daha çok şey paylaşacakları açık. İşte zaten sürekli birbirine gören ama sosyal hayatta bir araya çok sık gelemeyecek, farklı karakter ve zevklerdeki insanları, yani kocalarını da yerlerinden kaldırmayı başarırlar. Kadınların genlerinde mi var, kendilerini çok daha kolay ele veriyorlar. Başkaları hakkında olduğu kadar kendileri, ilişkileri hatta bazen çok özel şeyler hakkında konuşuyorlar. Dünyaları, ilgi alanları, duygu derinlikleri biz erkeklerin algı limitlerinin çok ötesinde; biz onları anlamakta bile zorlanıyoruz ki, bazen bize neden ihtiyaçları var merak ediyorum. Halbuki bu dünya erkek egemen bir dünya değil mi? Bugün baskıcı bir iktidarı yıkmak için bile kadınlara güveniyorsak, ipler kadınların elinde demektir.
Beyler, hiç şikayet etmeyelim. Zaten bizi sırf simetri olsun diye oturttukları yemek masasında, onlar hünerlerini sergilerken, bizler lezzeti takdir etme görevini bile büyük bir lütufmuş gibi yapıyoruz bazen. Düşünsenize uğraşmış o kadar; siz tadına bakıp kusur buluyorsunuz, suratınızı ekşitiyorsunuz, neden kendi sevdiğinizi yapmadığını soruyorsunuz, annenizinki ile karşılaştırıyorsunuz. Taş olsa çatlar yahu. Bir de tadına baktığımız yemeğe iltifat ettiğimiz için centilmen olmuyor muyuz, tam komedi.
Benim eşimin yemeklerini beğenmek için centilmenliğe pek lüzum yok. Gurme olsa adam dağılır, o derece. Başkası da aynı tarifle yapıyor niye güzel olmuyor? Demek ki elde bir lezzet var. Bir dokunuş ve tamam: Sihirli parmaklar. Hele o çorbalar yok mu? Sadece evde yapmakla, insanlığı bu zevkten mahrum bıraktığı için ceza verilse yeridir.
Son yemeğimizde ziyarete gelen iş arkadaşlarıma, klasik pazı dolmasını yapmış. O pazı yapraklarının kekremsi tadı öyle bir geliyor ki ta burnumuza kadar, etli ve zeytinyağlı konseptlerini bir araya getiren iç dolgusu lokum gibi kayarken farkına bile varmıyoruz. Yapraklar diri kalmamış, tam eriyecekken ateşin üzerinden alınmış. Beyaz tabağın üzerine balık istifi dizilmiş sarmalar, yanlarına ince dilimlenmiş limonlar ile hoş bir sunumdu ancak çabuk bozuldu tabak doğrusu. İştahıyla ve ona karşı diyetiyle ünlü bir abimiz, tat ve içerik hakkında yorum yapa yapa, birkaç tane daha götürmek için bahane yaratıp durdu.
Değişik şeyleri keşfetmeyi sevsek de, alıştığımız tatlardan kolay vazgeçemiyoruz. Sevdiğimiz müzik grupları için de geçerli bu. Yeni albümler çıktığında öncekileri hatırlayıp karşılaştırıyoruz, farklı bir doku bir deney varsa kolayca dışlayanlarımız oluyor. Ben James' in eski albümlerinin sadık bir hayranı olsam da grup dağılınca kopmuştum ve geri dönüşlerine yeterli ilgiyi gösterememiştim. Pleased To Meet You, Laid ya da Seven gibi bir şaheser olmayacağından endişe etmiş olmalıyım.
Aslında aradan geçen 7 yılın ardından James' in tekrar ortaya çıkmış olması bile güzel. Hey Ma' yı dinlediğinizde grubun büyük bir ticari beklentisinin olmadığını, ayakta kalan klasik tarzları ile doksanların sonlarındaki uçuk deneyselliklerini karıştırdıklarını söyleyebiliriz. Günümüzde James' e, Radiohead' e, Oasis' e benzeyen pek çok grup türediğini düşünürsek, onları farklı kılan cesaret, çekicilik, esprili yaklaşımın örneklerini görüyoruz bu albümde. Hatta protest tarafta sesini yükseltiyor ve bu yüzden popüler hitler bekleyenleri uzaklaştırıyor.
Bütün geri dönüş hikayesi güzel de, bünyeye enerji lazım, coşku lazım. O yoksa sıradışı müzikalite, şiirsellik, deneysel yenilikler lazım. Hey Ma' yı doksanlarda duymuş olsaydık tutup başköşeye koyabilirdik. Başarılı bir prodüksiyon olsa da, besteler yıllar sonra geri gelmiş bir efsaneden beklenen hitler yok burada. Yine de akustik ritmlerin üzerine oturtulan, trompetlerle süslü klasik James tınısındaki "Hey Ma" ve "Boom boom", ilk defasında Lou Reed 'den dinliyorum zannettiğim "Waterfall" dikkat çekiyor. Albümün yıldızı bence, "Of Monsters, Heroes and Men". Tiz ve yavaşça sönen gitar introsu ile, sonra org ve piano altyapısı üzerine okunan hikayesi ve ardından gelen trompet solosu ile grup ballad nasıl yapılır dersi veriyor adeta.
Yirmi yıldır en favori gruplarımdan olan çiçek grup James' in yeni kayıtlarını merakla bekliyor olacağım. Hem alıştığım tatları hem de yenilerini bulabilmeyi umuyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder