Geçenlerde psikoloğa gittik eşimle birlikte. Orada ailemden ve çocukluğumdan şöyle bir bahsettim, psikolog bana mutlaka terapi almamı önerdi. O kadar çok garip bir ailem ve çocuk hayatım var ki, şu anda mutlu olsam da her şey yolunda gibi olsa da, geçmiş olsa da her şey, delip de geçermiş.
Genellikle terapi olarak müzik, filmler, arkadaşlarla geyik yapma, içme gibi faaliyetleri tercih etsem de, aklımın bir köşesine yerleşti. O kadar çok kötü anım var ki, çoğunu bir daha hatırlamamak üzere silmişim. Belki psikanaliz açığa çıkarır, bilemiyorum. Ama şimdi buraya yazacak kadar ayrıntılı hatırlayabileceksem, o kadar da kötü değil demek ki. Deneyelim bakalım.
Babam o gün, işten sonra manava uğrayıp devasa bir karpuzla eve gelmişti. Ortaokulda olmalıyım. Erzincan' da lojmanda oturuyoruz o zaman. Lojman şehrin biraz dışında. Bütün gün polo tipi bisikletimle lojmanın bahçesini turluyorum; dışarı çıkmamıza izin yok. Ara sıra betondan zeminde futbol da oynuyoruz. Öyle sert ki rüzgar bazen, kaleden kaleye gol atmak oldukça kolay oluyor. Bulunduğumuz mahallede yollar toprak, çakıl. Etrafta ağaç yok, bozkır. Dağlar çıplak, karlı olmadıkları zamanlarda. Her gün gibi bir gündü. Babam gelince yardım etmek için gelmiştim, yanımda bir arkadaş da var. Dev gibi karpuzu, kapıyı açarken babam bana tutayım diye verdi ama emimden kayıverdi. Babam bunun için birden çıkışmasın mı? Şaşırdınız mı? Ben hiç şaşırmadım aslında. Çünkü o dönem babam olur olmaz her şeye kızardı. Hatta kızmadığı şeylerin sayısı oldukça azdı diyebilirim. Ajansta her akşam çıkan Özal' a kızardı. Bardağı yanlış yere koyan anneme kızardı. Yorganın altından Dallas' ı izlemeye çalışan kardeşimle bana kızardı. Yobaz, çalışmayan, bütün gün başkalarının odasında çay içip duran hakimlere kızardı. Yani o kadar büyütecek bir şey yoktu. Arkadaşımın yanında gurur gösterisi yapmak istedim herhalde. O kadar tiyatro yaptım ki, herkes çok üzüldüğümü düşündü. Eve çok geç geldim o gece. Annem karpuzun aşırı büyük olduğunu, yıkarken kendisinin de bir kaç kez düşürdüğünü söyleyip teselli etmeye çalıştı.Kaç kilo olduğunu söyleyemeyeceğim, elimden kayıp gitti, hiç tutamadım ki. Parmaklarımdan süzülüşünü, o hissi o kadar canlı hatırlıyorum ki oysa. Babam hiç gönlümü almadı, ne düşünüyordu bilmiyorum. Ama ben onu olduğu gibi kabul ettim ve bağışladım. Zincirler veya babamın psikolojisi gibi çözemeyeceğim şeyler hakkında düşünmüyorum artık.
Erzincan' da babamın çalışma odasında otururken birden karar verdiğimi hatırlıyorum. Ben artık ortaokula gidecektim ve yabancı müzik dinlemeliydim. Babam destekledi bu merakımı, Hey dergisi alıp getirirdi bana. TRT3' ün başına geçip radyodan kayıtlar yaptım. Talk Talk'ı ilk o zaman duymuştum. Çocuklara göre değildi ama o dönem new wave ve synth pop çok modaydı ve Talk Talk "Such a Shame" sayesinde gençlik dergilerinde Türkiye'de bile bir paragrafı işgal etmeyi başarmıştı.
Üniversitedeki kankalarımdan biri vasıtasıyla tekrar gündemime oturdu It's My Life albümü. Arkadaşım en az benim kadar seksenler ve new wave hastasıydı. Sonradan en baz benimki kadar sorunlu bir ailesi olduğunu fark ettim. Tesadüf olduğunu hiç sanmıyorum. Son derece demode bir tarz olmasına rağmen hala sıkça dinlediğim bir kayıt It's My Life. Mark Hollis açık ara new wave döneminin en iyi şarkı yazarıdır kanımca. Duygular o kadar yoğundur ki, elektronik ritm ya da efektler onları örtmekte kifayetsiz kalırlar. Vokal romantik olamktansa acılı hatta yürek burkucudur. "Renee" de, "Tomorrow Started" da ağlayasım gelmiştir defalarca. Yalnızken odamda dokunmuştur karamsar yıllarıma. "It's My Life" gençliğin dokunulmazlık çığlığıdır. Hem anlam hem de müzik olarak yakarışları işitebilirsiniz. Talk Talk' a sadece müzik grubu demenin anlamsızlığını düşünürüm bazen. ne kadar az insan siz loş odanızda otururken otuz yıl önceki kayıtlarıyla yüreğinize dokunma yeteneğine sahiptir halbuki.
It's My Life Talk Tallk un en iyi albümü değil belki. Ama ortaokul dönemi anılarıma da eşlik ettiğinden bende yeri ayrı. Hiç tanışmadıysanız 30 yıl kadar geç kalmışsınız. Önemli değil çünkü iyi müzik demode de olsa iyi müziktir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder